"Senaryo Yazarak" diye cevap verdiyseniz, dinnng!
Yanlış cevap.
Senaryo yazarının vaktinin çoğu PLANLAYARAK geçer.
Neyi planlayarak?
Öyküyü planlayarak. Sahneleri planlayarak. Karakterleri planlayarak.
Bir çoğunuzun, aklına gelen muğlak bir hikaye ve bir iki baş karakterle bilgisayar karşısına oturup
"DIŞ / GÜN" yazarak senaryoya başlamak için yanıp tutuştuğunuzu biliyorum.
Yapmayın!
Çok büyük bir hata olur. En fazla 50-60 sayfa gidebilirsiniz (film senaryosundan bahsediyorum).
Nefesiniz kesilir. Hikayenizin ilerlemediğini görürsünüz. Ortaya yeni ve acayip karakterler çıkmaya başlar. Daha önceden önemsiz görünen kişiler aşırı önem kazanırken baş karakter gibi duranlar ikinci
plana itilebilir ya da tamamen ortadan kaybolabilir.
"Bir yazarın emeğinin yüzde 75'i ya da daha fazlası öykünün tasarlanmasıyle geçer" diyor,
Robert McKee.
Yüzde 100 doğru bir söz.
Syd Field amca da şu dört şeyi bilmeden bilgisayarın karşısına oturmayın diyor: Filmin nasıl biteceği, ikinci dönüm noktası, birinci dönüm noktası ve filmin nasıl başladığı. Bunları bilmek de çok
miktarda planlama gerektirir, tahmin edeceğiniz üzere.
Peki bu planlama olayı nedir? Nasıl yapılır?
Planlama olayı başlangıçta biraz dağınıktır. Genelde küçük kağıtlara notlar almak şeklinde gelişir.
Peki bu notlarda ne vardır?
Aklınıza gelen görüntüler ve hikaye anları! Yani bu senaryoyu yazma fikri aklınıza düştüğü andan itibaren açık ya da örtük bir biçimde bu konuda çalışan bilinçaltınızın size "bunu da filmine koy" diye yolladığı mesajlar. (Bilinçaltı'nın, yaratıcılığın asıl kaynağı olduğunu biliyorsunuz, değil mi?)
Bu notları alın, bir dosya ya da klasöre yerleştirin.
Bunlar sadece çeşitli görüntüler ya da ilginç sahnelerle ilgili olmayabilir. Senaryonuzun kahramanları ile de ilgili olabilir. Kahramanınızın bir özelliğinin hikayenin ilerleyen bölümleri için son derece önemli olduğuna karar verebilirsiniz. O zaman bu karakter özelliğini hemen not edin ve o karakterle ilgili dosyanıza atın.
(Pratik bir not: Ben bu aşamada bilgisayarda / dijital ortamda çalışmayı değil de daha geleneksel kağıt ortamında çalışmayı tercih ediyorum. Notları kağıtlara yazıyorum. Sonra zaman zaman bunları
temize çekiyorum, birleştiriyorum. Henüz diğer notlarla birleşecek kadar olgunlaşmamış notlar, panoda bana bakmaya devam ediyorlar - ta ki bilinçaltım o konuyla ilgili bilgiyi iyice pişirip bilincime atana dek)
Yaratıcılığın bu aşaması çok belirsizdir, muğlaktır. Bu muğlaklıkla birlikte yaşamayı öğrenin!
Acele edip aklınıza gelen ilk fikirleri hemen 3 Perdeli Yapı'ya oturtup klişe filmler üretmeyin. Kendinize hakim olun.
Yaratıcılığın en ilginç yanı bu belirsizliktir. Yaratıcı fikirler, siz kendinizi kastığınız zaman gelmez. Aksine, zihninize "uçma" "saçmalama" "abuklama" izni verdiğiniz zaman gelirler.
Siz bir sanatçısınız. Egzantrik olma özgürlüğünüzü kullanın. Nesnelere ve olaylara sıradışı bir biçimde bakma özgürlüğünüzü kullanın. Saçmalama özgürlüğünü kullanın. Unutmayın, bir çok durumda
"saçma" denilen şey, aslından karşınızdakinin anlama kapasitesini aşan şeydir. Saçmalamaktan korkmayın.
Bol bol fikir üretin. Ama bir yandan da aklınızın bir kenarında yazmak istediğiniz hikaye olsun. Bu hikaye ile alakasız fikirler aklınıza gelirse onları atmayın, "Alakasız Fikirler" diye bir dosya oluşturun ve onun içine koyun.
* * *
Bir yandan da hikayenizdeki karakterleri yaratmaya başlayın. Ne gibi özellikleri var? İçe mi dönük, dışa mı? Korkak mı, cesur mu? Cömert mi, cimri mi? Yardımsever mi, bencil mi? Bir restoranda
beraber yemek yeseniz hesabı öder mi paylaşır mı? Bütün bunları ufak notlar halinde yazın ve dosyanıza koyun. Uygun gördüğünüz (hayalinizdeki filmde kendisine rol verdiğiniz) bir artistin fotoğrafını da dosyanızın üstüne yapıştırabilirsiniz. Ama sizi
kısıtladığını ve fazla yönlendirdiğini düşünüyorsanız bunu yapmayın.
Karakterinizin şimdiki özelliklerinin geçmişteki kaynaklarını yaratın. Karakterini ilk çocuk gibi öz güvenli mi, ortanca çocuk gibi çekingen mi, son çocuk gibi şımarık mı? Ailenin maddi durumu onun
çocukluğu sırasında nasılmış? Şehirde mi büyümüş, köyde mi, kasabada mı? Küçükken ailesinden birini kaybetmiş mi? Ya da okulda travmatik bir olay yaşamış mı? Vb.
Eğer karakterlerinizin, onları içine sokacağınız durumlarda nasıl davrandığını bilmek istiyorsanız, bu karakter biyografisi ödevini çok iyi yapmanız gerekiyor. Bir iki sayfalık bir biyografiden
bahsetmiyorum. 20 sayfaya yaklaşan bir biyografiden bahsediyorum! Bir karakter hakkında ne kadar çok şey bilirseniz, o karakter o kadar "canlı" görünür.
Bu karakterleri yaratırken bazı kendi özelliklerinizden faydalanabilirsiniz, çevrenizdekilerin çeşitli
özelliklerinden bir kolaj yapabilirsiniz, ya da sıfırdan başlayabilirsiniz.
Dikkat etmeniz gereken konu, bu özelliklerin birbiriyle uyumlu olmasıdır. Çocukluğu aşırı yoksulluk çekmiş ve ailesinde hiç önemsenmemiş birini, zengin biri gibi özgüvenli yapamazsınız. Ya da
mürebbiyeler tarafından büyütülmüş bir kızı, anne sevgisiyle yetiştirilmiş biri gibi "sıcak" yapamazsınız.
Karakterinizin dışarıya göstermediği ama sadece kendisinin (ve sizin) bildiği zaaflarını saptayın.
Sevilmek mi istiyor? Zengin olup hava atmak mı istiyor? Kendisini birine kanıtlamak mı istiyor? Ne istiyor? Yani "dış motivasyonu"nun ardındaki "iç motivasyon" ne (M. Hauge)? Onu bulun.
Karakterinizin "neye kesinlikle hayır diyemediğini" de saptayın. Burası çok önemli. Çünkü "düşman"(nemesis) buradan saldıracak (TRUBY).
Bütün bunları yavaş yavaş belirleyin. Ve sıfırdan bir insan yaratmanın zevkini tadın. Ve bir süre sonra o karakterin kendi başına nasıl yaşamaya başladığını, sizden bağımsızlığını ilan edişini görün ve şaşın!
* * *
Özetle: yaratıcılığın belirsizliği içinde not almaya devam edin. Bu işi tamamen kendine bırakmayın, bu durumda iki seneden önce senaryonuzu bitiremezsiniz. Ama kendinizi çok da kasmayın. Fikirlerle özgürce oynamayı deneyin, bunu bir alışkanlık haline getirin. Ve yanınızdan kağıt kalemi eksik etmeyin.
Kolay Gelsin...
KAYNAK: GEZGİN