Hiç Bir Senaryo Artık Yorumsuz Kalmayacak

Büyük İstek Örneği: Amadeus

Bir hikayeyi anlatmanın bir çok yolu var. Hikayenin merkezine kahramanı koyabilirsiniz. Kahramanın 
hikayesini bir arkadaşı üzerinden anlatabilirsiniz. Veya kahramanı “düşmanın” gözünden 
anlatabilirsiniz. 
Bu son yöntem, sinema tarihinde pek görülmüyor. En güzel örneklerinden biri “AMADEUS” (yönetmen 
Milos Forman). Hikayeyi, Amadeus’un düşmanı Salieri’nin gözünden izliyoruz. Salieri’nin hissettiği 
kıskançlık, Mozart’ın yeteneğini daha da yüceltiyor. Çünkü kahramanın arkadaşının kahramanı övmesi 
normal bir durumdur. Ama düşmanın kahramanı övmesi, kahramanın yeteneğine duyduğu kıskançlık, 
kahramanı çok daha kaliteli bir biçimde yüceltir. Bu anlatım tarzının bir avantajı da, “çatışma”nın genelde 
görülmeyen cephesini (yani düşman cephesini) bize göstermesidir. 
Bu filmin en büyük özelliği, filmin baş anti-kahramanının (Salieri) hissettiği isteğin büyüklüğü. Salieri, 
Mozart ortaya çıkana kadar, orta düzeydeki yeteneği ile sarayda kendine yer edinmiş, halinden memnun 
bir adam. Ama Mozart Viyana’ya gelince ve kralı kendine hayran bırakınca, kahroluyor. Saraydaki 
konumu tehlikeye girdiğinden değil, kendisinin yeteneğinin ne kadar sınırlı olduğunu gösterdiğinden. 
“Tanrı kendini ifade etmek için bu kaba, görgüsüz, bayağı adamı neden seçti?” diye dinsel bir bunalıma da 
giriyor, daha önce önünde dua ettiği İsa heykelciğini ateşe atıyor. 
Salieri Mozart’ın önünü kesmek için elinden geleni yapmakla birlikte diğer yandan ona büyük bir hayranlık 
duymaya da devam ediyor. Mozart’ın evine yolladığı hizmetçiden bilgi alıp çalışmalarını takip ediyor. Onun 
operalarının sahnelenmesine engel oluyor. Ama sahnelenenlerin hepsine de gidiyor. Çünkü ne kadar “kötü 
adam” olsa da Salieri kaliteli sanat eserini tanıyor ve takdir etmeyi biliyor. Bu onun çelişkisini meydana 
getiriyor. (Mozart’ın müziğini hem çok seviyor, hem de Mozart’ı deli gibi kıskanıp ondan nefret ediyor.) Bu 
çelişki Salieri’yi iki boyutlu, yüzeysel bir karakter olmaktan çıkartıp üç boyutlu hale getiriyor. Salieri’ye 
kızdığımız kadar ona acıyoruz da. 
Salieri’nin en büyük isteği Mozart gibi olmak. Olamayınca da onun önünü kesmek. Adamın bu uğurda 
Mozart’ın ölümüne yol açtığı bile söylenebilir. Salieri kimliğini gizleyerek Mozart’a bir “requirem” (ağıt) 
ısmarlıyor. Sonra da o ağıtı bitirmesi için adamı, büyük bir kriz geçirdiği gece sabaha kadar çalıştırıyor. 
Requiem bitiyor, ama Mozart da ölüyor. Salieri’nin hayali, Mozart’ın cenazesinde, kendisinin (Salieri’nin) 
yazdığı sanılan bu ağıtın çalınması. Ama bu gerçekleşmiyor. “Büyük Mozart”ın cenazesine 6-7 kişi 
katılıyor, o kadar. 
Amadeus filmi aklımızda, Mozart'ın büyük yeteneği kadar (ve aslında daha çok) "Mozart gibi olmayı
deli gibi isteyen, ama olamayınca da onun önünü tıkayan Salieri" ile aklımızda kalıyor. 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol