Gladyatör ve Terminal: İstek ve İsteksizlik
"Gladyatör" filmini mutlaka hatırlıyorsunuzdur. Ridley Scott'un bu ilginç filmini ilk kez seyrettiğimde
bazı yerlerini sevmemiştim. Hikaye çok ağır ilerliyor gibi gelmişti. Daha sonra tekrar izlediğimde bu
izlenimimin doğru olduğunu ama Scott'un bunu bilerek tercih ettiğini fark ettim. Scott, tıkır tıkır işleyen
bir hikaye anlatmak yerine, zaman zaman son derece yavaşlayan, sonra aniden hızlanan, ve en sonunda
da büyük bir finalle işi bitiren bir hikaye anlatmayı tercih etmiş. Bu açıdan BRAVEHEART'tan ya da SON
SAMURAY'dan çok farklı bir yapısı var. Bu filmler, eğimi gittikçe artan kaygan bir zeminde
gidiyormuşcasına ilerliyordu. Gladyatör böyle değildi.
Burada değinmek istediğim, Gladyatör'ün anlatı tarzı değil. Hikayeyi götüren, kahramanın dış
motivasyonu. Filmin başında, Roma'nın en başarılı generali olan MAXIMUS (R. Crowe), bir savaş
sonrasında İmparator'a evine gitmek istediğini söyler. Ama İmparator'un oğlu İmparatoru ve Maximus'un
ailesini öldürüp tahta geçince, Maximus Roma'ya dönüp yeni İmparator'dan intikam almak ister. Film,
Maximus'un intikamını almasıyla sona erer. Bizi filmin sonuna kadar ekrana / perdeye bağlayan "acaba
Maximus intikam alabilecek mi?" sorusudur. Ve filmin sonunda da bu sorunun yanıtını öğreniriz.
Bu açıdan bakıldığında Gladyatör, yalın bir dramatik yapıya sahiptir. Hikaye anlatma teknikleriyle
oynamaz. En gelenekçi yaklaşımı benimser ve seyirciyi tatmin eder. Ridley Scott, elindeki malzemenin
güçlü tarafına bakmış, ve bu güçlü tarafın da "Gladyatör gösterileri" olduğunu görmüş. Bu nedenle
hikaye anlatımıyla pek fazla oynamamış. Görselliği ön planda tutmuş. (Gerçekten de 2000 yıl öncesinin
Roma görüntüleri tek kelimeyle nefes kesiciydi).
* * *
"Terminal" filminde ise Viktor Navorzski (T. Hanks) adlı Krakhozia'lı bir adamın, ülkesinde darbe
olmasından dolayı Amerika'daki JFK havaalanında sıkışıp kalması anlatılıyordu. Şimdi, bu ilginç bir fikir
olmakla beraber (bir insanın ne kendi ülkesine gidebilmesi, ne de havaalanının dışına çıkabilmesi) bir
hikayeyi götürmeye yetmez. Spielberg bunu fark etmiş. Bu nedenle Tom Hanks'in karakterine küçük
küçük istekler ve amaçlar vermiş. Bu isteklerin başında havaalanında hayatta kalmak, para
kazanmak, ve bir hostes olan sevgilisiyle (C.Z. Jones) yakınlaşmak yer alıyor. Bu isteklerin
karşısına da havaalanında yaşamanın getirdiği fiziksel zorlukları, yasal engelleri, Viktor'a kafayı
takmış bir güvenlik amirini ve sevgilisinin sevgilisini koymuş, dramatik gerilim yaratmak için.
Başarılı da olmuş.
Bu zıt kuvvetler, seyircinin ilgisini belirli süreler için ayakta tutuyor, ama Tom Hanks'in müthiş oyununu
seyrederken bile kendimize şu soruyu sormadan edemiyoruz: "Bu adam ne yapmak istiyor?"
Spielberg, "bir adam hem 9 ay havaalanında kalsın, hem de ilgimizi çekecek bir isteğe sahip
olsun"un zor bir koşul olduğunu fark ederek (zira güçlü isteği olan biri, 9 ay bir yerde tıkılıp kalmayı
kabul etmez, edemez, etmemelidir), çok iddialı davranmamış. Viktor'a, ölmüş babasının bir isteğini
yerine getirmek gibi, zamana yayılabilen, sempatimizi kazanan, ama o kadar da güçlü olmayan bir
motiv vermiş. Buna göre Viktor, babasının çok sevdiği bir caz sanatçısının imzasını almak için New York'a
gelmiş ve havaalanında takılıp kalmıştır. Spielberg, bunun (Gladyatör'deki "intikam alma isteği" kadar)
çok güçlü bir motiv olmadığını bildiği için Viktor'un temel motivasyonunu hikayenin sonuna kadar
saklamış - hatırlarsanız, filmin başından beri Viktor'un elinde bulunan fıstık kutusunda ne olduğunu ancak
filmin son çeyreğinde öğrenebiliyorduk. Spielberg, Viktor'un havaalanından çıkıp bu isteği yerine getirdiği
anda da hikayeyi bitirmiş. Çünkü Viktor, havaalanından çıktığı andan itibaren karşısında, dramatik bir
gerilim yaratacak hiçbir zıt güç bulunmuyordu. Dramatik gerilimsiz hikaye olmayacağını çok iyi bilen
Spielberg, 5 dakika içinde hikayeyi bağlamış ve filmi bitirmiş.
Spielberg'in bu filmi, Tom Hanks'in müthiş oyununa ve film için hazırlanan dev sette gerçekleşen müthiş
çekimlere rağmen pek fazla iş yapmamıştı. Bunun nedenlerinin birinin, kahramanın filmi götürecek güçte
çok net bir motivasyonunun olmaması olduğunu düşünüyorum.