Hikayenin Geçtiği Dünya - Mckee Notları - 6
Hikayenin geçtiği "ortam"ı dönem, süre, mekan ve çatışma düzeyi açısından tanımladık. Bu dört boyut,
hikayenin dünyasının çerçevesini oluşturur. Ama orijinal, klişelerden uzak bir hikaye anlatmak için çok
sayıda yaratıcı seçenek bulabilmeniz (ilham alabilmeniz) gerekmektedir. Bunun için de bu çerçeveye
derinlik ve çok sayıda ayrıntı katmanız şarttır.
Aşağıda, bütün hikayeler ile ilgili olarak sorduğumuz genel sorular yer almaktadır. Bu soruların ötesinde
her hikaye, yazarın içgörü (kavrayış, "insight") arayışının doğurduğu kendi benzersiz soru listesini
oluşturur.
* * *
KARAKTERLERİM HAYATLARINI NASIL KAZANIYOR?
Hayatımızın üçte birini ya da daha fazlasını çalışarak geçiririz, ama çok az senaryoda insanları işlerini
yaparken görürüz. Bunun nedeni çok basittir: işlerin büyük bir bölümü sıkıcıdır. Belki o işi yapan kişi
sıkılmamaktadır, ama işi seyretmek sıkıcıdır.
Her avukat, polis ya da doktorun bildiği gibi, zamanlarının önemli bir bölümü, hemen hiçbir şeyi
değiştirmeyen rutin işler, raporlar ve toplantılar ile geçer. Bu da beklentinin sonuç ile bire bir eşleşmesinin
zirvesini oluşturur (yani beklenen her zaman meydana gelir ve bu da çok sıkıcıdır - gg). İşte bu nedenle
çeşitli mesleklerle bağlantılı film türlerinde ("janr") - mahkeme, suç, tıp - sadece işin (çalışmanın)
çözdüğünden daha fazla soruna neden olduğu anlara odaklanırız. Bununla beraber bir karakterin
dünyasına girebilmek için onun bir gününün 24 saatinin bütün yönlerini sorgulamalıyız. Sadece işlerini
değil nasıl eğlendiklerini, nasıl dua ettiklerini, nasıl seviştiklerini de.
DÜNYAMIN POLİTİKASI (GÜÇ DAĞILIMI) NEDİR?
Burada "politika" ile kastedilen ille de sağcı/solcu, Muhafazakar/Demokrat değildir. Kelimenin tam
karşılığıdır: güç. Politika, herhangi bir toplumdaki güç dağılımına verilen isimdir. İnsanlar ne zaman bir
şey yapmak için bir araya gelseler, her zaman güç dağılımında bir dengesizlik oluşur.
Şirketlerde, hastanelerde, dinlerde, devlet kurumlarında ve benzeri yerlerde, zirvede bulunan kişinin çok
büyük bir gücü vardır, en alttakilerin ise çok az gücü bulunur ya da hiç bulunmaz. Bu ikisinin
arasındakilerin ise biraz gücü vardır. Bir işçi nasıl güç kazanır ya da kaybeder? Eşitsizlikleri ortadan
kaldırmak için ne kadar uğraşırsak uğraşalım, eşitlikçi kuramları ne kadar uygularsak uygulayalı, insan
toplulukları güç dağılımı açısından inatçı bir biçimde ve doğalarından gelen bir dürtü ile hiyerarşik olarak
yapılanırlar. Bir başka deyişle "politik" bir yapılanmaya girerler.
Sıradan bir aile hakkında yazarken bile o ailedeki güç dağılımını sorgulayın çünkü diğer bütün toplumsal
yapılar gibi aileler de politiktir (yani güç eşit olmayan bir biçimde dağılmıştır - gg). Bu aile acaba Baba'nın
çok daha etkili olduğu ataerkil bir aile midir? Baba evden ayrılınca güç anneye mi geçer? Peki o da dışarı
çıkınca, güç en büyük çocuğa mı transfer olur? Yoksa aileniz, annenin herşeyi yönettiği anaerkil bir aile
mi? Ya da aileniz çocuğun anne-babasına istediği herşeyi yaptırdığı modern bir aile mi?
Gönül ilişkileri de politiktir (yani güç dağılımı eşit değildir -gg). Eski bir çingene deyişi vardır: "Aşkını ilk
itiraf eden gücünü kaybeder." Yani "Seni seviyorum" diyen ilk kişi kaybetmiştir çünkü bunu duyan diğeri
bilmiş bir biçimde gülümser, kendisinin sevildiğini bilir, artık ilişkiyi o idare edecektir. Eğer şansınız varsa
bu iki sözcük mum ışığında, her iki kişi tarafından aynı anda söylenir. Eğer daha da şanslıysanız bunlar hiç
söylenmez ... yapılırlar!
DÜNYAMIN TÖRENLERİ (RİTÜELLERİ) NELERDİR?
Dünyanın her yerinde yaşam törenlerle (ritüel) doludur. Bu da bir tören değil mi? Ben bir kitap yazdım
(ben de bir site yazdım - gg:) ve siz de onu okuyorsunuz. Başka bir zaman ve yerde, bir ağacın altında
oturabilir ya da Sokrat ve öğrencileri gibi yürüyüşe çıkabiliriz. Hemen her faaliyet için bir ritüel
oluştururuz, bunlar sadece toplumsal törenler (seremoniler) değil, kendi özel özel törenlerimiz de olabilir.
Banyomdaki aynanın önünde yer alan sabun, tarak vb. banyo eşyalarımın yerini değiştirenin vay haline!
Karakterleriniz nasıl yemek yer? Yemek yemek dünyanın her yerinde çok farklı bir ritüeldir. Örneğin yakın
zamanda yapılan bir araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 75 yemeklerini restoranda yemektedir. Eğer
aileniz evde yemek yiyorsa, bu belirli bir saatte yenen yemek için özel olarak giysilerini değiştiren bir aile
mi yoksa açık buzdolabından herkesin kendi yemeğini hazırladığı modern bir aile mi?
DÜNYAMDAKİ DEĞERLER NEDİR?
Karakterlerim neyi "iyi" (hayırlı), neyi "kötü" (şer) olarak kabul ediyorlar? Neyi "doğru" neyi "yanlış"
görüyorlar? Benim toplumumun (yani hikayenin geçtiği toplumun - gg) kanunları nelerdir? İyi/kötü,
doğru/yanlış ve yasal/yasadışı kavramlarının ille de birbirleri ile bağlantılı olması gerekmediğine dikkat
edin. Karakterlerim ne uğruna yaşamayı doğru buluyor? Neyin peşinden gidilmesini aptalca bir şey olarak
kabul ediyor? Hayatlarını ne için verirler?
HİKAYEMİN TÜRÜ (JANR) YA DA TÜRLER KARIŞIMI NEDİR?
Hikayemin tür (janr) gelenekleri nelerdir? Tıpkı ortamların yaptığı gibi türler de yazarı yaratıcı bir biçimde
sınırlarlar. Ama yazar bu sınırlamalara uyabilir de, onları zeki bir biçimde değiştirebilir de.
KARAKTERLERİMİN BİYOGRAFİSİ NEDİR?
Yaşam, doğdukları günden filmin açılış sahnesine kadar karakterleri nasıl şekillendirmiş?
HİKAYENİN ARDÖYKÜSÜ ("BACKSTORY") NEDİR?
Bu genelde yanlış anlaşılan bir deyimdir. Bu genelde yaşam öyküsü ya da biyografi demektir. Ardöykü
(terimi ben uydurdum - gg), karakterlerin hayatlarında meydana gelmiş ve yazarın hikayenin ileriki
bölümlerini üzerine kurabileceği önemli olaylar toplamıdır. (Yani ardöykü de aslında yaşam öyküsünün bir
parçasıdır, ama sadece filmde anlatılacak hikaye ile ilgili ÖNEMLİ olaylardır - gg).
KARAKTER DAĞILIMIM ("CAST DESIGN") NEDİR?
Bir sanat eserinde hiçbir şey kazara orada durmaz. Fikirler aklınıza bir anda gelebilir ama onları hikayenin
bütünü içine bilinçli ve yaratıcı bir biçimde örmeliyiz. Aklımıza gelen her karakterin hikayeye dalıp bir rol
oynamasına izin veremeyiz. Her karakter belirli bir amaç için hikayede bulunmalıdır, ve karakter
dağılımının birinci kuralı kutuplaşmadır ("polarization"). Hikayedeki çeşitli roller arasında, birbiriyle çatışan
ya da çelişen tavırlar ağı (şebekesi) öreriz.
Eğer ideal karakter dağılımımız oturup beraber akşam yemeği yeseydi ve bir şey olsaydı - bu şarabın
masaya dökülmesi ya da içlerinden birinin boşanacağını açıklaması olabilir - her karakter ayrı ve farklı bir
tepki verirdi. Karakterlerden hiçbiri aynı şekilde tepki vermezdi çünkü hiçbiri olaylara karşı aynı tavra
sahip olmazdı. Her karakterin kendine özgü bir yaşam görüşü olurdu ve onun tamamen farklı tepkisi onu
diğerlerinden ayırırdı.
Eğer hikayenizdeki iki karakter aynı tavra sahipse ve bir olaya aynı şekilde tepki veriyorsa, ya bu iki
karakteri birleştirip tek bir karakter haline getirmelisiniz ya da ikisinden birini hikayeden atmalısınız.
Karakterler aynı şekilde tepki verdiklerinde çatışma olasılığınızı en aza indirmiş olursunuz. Oysa yazarın
stratejisi, bu fırsatları en üst düzeye çıkarmak olmalıdır.