Kendine Güvenmeyen Karakterler Yaratın
Scarlett O’Hara ("Rüzgar Gibi Geçti"nin kahramanlarından biri) “bir daha asla aç kalmayacağına”
yemin etmişti. Jay Gatsby, (“Muhteşem Gatsby”nin baş karakteri), eski zengin kız arkadaşını etkilemek
için fiyakalı gömlekler satın almıştı. Winston Smith’in (“1984”) fare korkusu, sevgilisini Büyük Birader’e
ihbar etmeye itmişti onu.
Genç bir yazarken, bu hatırda kalan karakterlerin verdiği dersi görmezden gelmiştim. Kardeşim “Senin
yazdığın karakterlerin hepsi çok havalı (“cool”)” demişti. Doğru söylediğini kabul etmek zorunda
kalmışım. Yazdığım kahramanların hepsi bendim – sadece daha oturaklı, kadınlar karşısında daha güvenli,
çatışma karşısında sükunetini kaybetmeyen ve sıkı yumruk atabilen bir halimdi.
Ama SUPERMAN’in bile Kriptonit’e ihtiyacı vardır. (Bilmeyenler için not: Superman adlı kahraman,
sadece Kriptonit adlı madde karşısında bütün üstün güçlerini kaybetmektedir - gg). Sizin yarattığınız
kahramanların da aynı derecede zayıflatıcı / zararlı bir şeye ihtiyacı vardır: onları olağanüstü şeyler
yapmaya itecek, içsel bir güvensizlik duygusu (“insecurity”).
Bu, dram ile melodram arasındaki hayati farktır. Melodramda insanlar, aptalca ya da eften püften şeyler
yüzünden olağanüstü şeyler yaparlar. Böyle davranırlar çünkü böyle davranmak zorundadırlar. Çünkü
yazar, okuyucularını heyecanlandırmak için başka bir yol düşünememiştir.
Belki biz eski zengin kız arkadaşımızı etkilemek için özel olarak dikilmiş gömlekler satın almayabiliriz ama Jay Gatsby’nin duygularını anlayabiliriz; hepimizin geçmişte kaybettiği bir aşkı vardır. Biz, en derin
duygularımızla hareket etmeyiz, bu da bizim bu şekilde (yani en derin duygularını dinleyerek) hareket
eden insanlardan – yani yazdığınız gibi karakterlerden – hoşlanmamıza neden olur.
Karakterlerini sakin, yetenekli ve herşeye hazır gibi görünebilirler ama bu görünümlerinin altında
kaygı içinde kıvranıyor, aşk acısı çekiyor ve geri dönüşü olmayan kayıplar için için için ağlıyor
olmalılar. Onların görevi, insanlığın hikayesini yeniden canlandırmaktır. Bu, Cennet’ten kovulmuş, düşman
bir dünyada savaş veren, günahlarının affedilmesini ve yeniden Cennet'e dönmeyi arzulayan insanın
hikayesidir.
Karakterinizin geçmişinde bir aşamada her şey iyidir, işler yolunda gitmektedir. Sonra korkunç bir
şey olmuştur: bir kardeşi ölmüştür, babası iflas etmiştir ya da çıldırmıştır, sevgilisi gitmiştir, bir savaş
ülkeyi altüst etmiştir. Kahramanın dengeli dünyası paramparça olmuştur ve karakteriniz o günden
beri tekrar o denge halini sağlamaya çalışmaktadır.
İşte bu nedenle Scott Fitzgerald (“Muhteşem Gatsby”nin yazarı) “Karakter, hikayedir / olay
örgüsüdür” (“Character is plot”) demiştir. Ve olay örgüsü, bu cennete yeniden ulaşmak için gösterilen
sistemli ya da doğaçlama çabalardır: ölen kardeşin intikamını almak, babanın borçlarını ödemek, giden
sevgiliyi bulmak, savaşı kazanmak ister.
Bazen olay, gerçeği anlamaktan ibarettir: kahramanın ailesi yoksuldur ya da utanç verici bir sırrı
saklamaktadır. Ya da kahraman bir şekilde diğer insanlardan farklıdır. Neden her ne ise, karakterinizi
büyük ölçüde güvensiz ve güven halini tekrar ele geçirmeye çalışan azimli biri yapar.
Ama bu, herhangi bir güvensizlik olmamalıdır. Bu güvensizlik, hikayenizin temasını yansıtmalıdır.
Gatsby, kendini geliştirme ve sınıf atlama şeklinde ifade edilebilecek Amerikan rüyasına inanan yoksul bir
çocuktur. Daisy onu reddedip zengin Tom Buchanan’ı seçtiğinde, Gatsby içki kaçakçılığı ve diğer yasadığı
faaliyetler ile zengin olarak kızın sevgisini kazanmaya çalışır. Ve Amerikan rüyasının bir parodisi haline
gelir.
Karakterinizin içsel güvensizliğini bulmanın bir yolu, onun hayat hikayesini ve kişisel özelliklerini
yazmaktır. Bunu yaptığınız zaman sadece karakterinizi değil, onun babaannesini de hayal etmeniz
gerekecektir. Böylece karakterinizle ilgili önemli ayrıntılar ortaya çıkacaktır. Belki karakterinizin
babaannesinin kanserden dolayı yavaş yavaş ölmesi, onda büyük bir ölüm korkusu meydana getirmiştir.
Bu da ona, ani bir ölüme neden olabilecek riskli hareketlerde bulunma özelliğini vermiştir. Kadın
kahramanınızın elde edilmesi güç erkeklere duyduğu ilgi, genç bir kız iken kendinden büyük bir oğlana
aşık olmasından kaynaklanabilir.
Bir başka deyişle, kahramanınızın güvensizliği onu sonu gelmez dertlere sokmalıdır. Hikayeniz, yanlış
hedeflenmiş bir aşktan, çok büyük bir arzudan ya da intikam arayan bir nefretten kaynaklanan bir acının
araştırılmasıdır. Belki karakterleriniz bu deneyimde bir şeyler öğrenecek ve daha iyi, daha güvenli
insanlara dönüşeceklerdir; belki de böyle olmayacaktır. Her halûkârda okuyucularınız, karakterlerinizin
başarılı ya da başarısız olmasına neyin neden olduğunu anlayabilmelidir.
Kahramanınız için geçerli olan şey, kötü adamınız için de geçerlidir. Eğer kötü adamınız sadece bir
psikopatsa ya da acımasız bir biçimde kötülük yapıyorsa, melodramatik olurlar. Onları da harekete
geçiren nedenler varsa – bunlar öyle nedenler olmalıdır ki onların, gücü nasıl suistimal ettiklerine
aldırmamalarını yol açmalıdır – kahramanınıza karşı gelmek için gerçek nedenleri olabilir. Bu da onları,
bıyık buran herhangi bir kötü adamdan çok daha korkutucu yapar.
. . .
Son bir tavsiye: bize, kadın kahramanınızın ulaşılması zor erkekleri arzuladığını söylemekle
yetinmeyin. Onun, bu tür erkeklerin resimlerini yapıştırdığı defterini gösterin; kadını, bu tür erkeklerin
evlerinin ve bürolarının önünden geçerken, onların kız arkadaşlarıyla konuşmalarını gizlice dinlerken
gösterin. Bırakın biz, yani okuyucular, bu insanın bir sorunu olduğuna karar verelim; o zaman bütün
bunları 20 sene önce başlatan adamla karşılaştığında, onun adına gerçekten üzülebiliriz. Ama
üzülmekle de kalmayız – daha sonra olacakları öğrenmek için hemen sayfayı çeviririz.
* * *
Kaynak: Crawford Kilian’ın yazısının bir bölümü.
Not: Aslında roman ve hikaye yazımı ile ilgili olan bu yazının senaryo yazımı için de geçerli olan bazı
ilkeleri anlattığını düşündüğüm için kendisini buraya aldım.